Altın Lamba ve Dilekler Şehri
Bu Binbir Gece Masalı, fakir ama yürekli bir gencin, Ali’nin, iyilik dolu dilekleriyle bir şehri nasıl mutluluk ve huzurla doldurduğunu anlatıyor. Masal, çocuklara iyiliğin ve cömertliğin hayatı nasıl güzelleştirebileceğini öğretiyor.
Bir zamanlar, Orta Doğu’nun en büyük şehirlerinden birinde Ali adında bir genç yaşardı. Ali, fakir bir aileden geliyordu, ama büyük hayalleri ve cesareti vardı. Günlerden bir gün, Ali eski bir pazar yerinde dolaşırken, tozlarla kaplı eski bir lamba buldu. Bu lambanın üzerinde parlayan ince desenler Ali’nin dikkatini çekti ve lambayı temizlemeye başladı.
Tam o sırada lambadan bir duman yükseldi ve içinden dev bir cin belirdi. Cin, Ali’ye gülümseyerek, “Ey genç, beni özgür bıraktığın için sana üç dilek hakkı veriyorum. Dile benden ne dilersen!” dedi.
Ali, çok heyecanlandı ve ilk dileğini hemen söyledi: “Ailemle birlikte mutlu ve sağlıklı bir hayat yaşamak istiyorum.” Cin, bir el hareketiyle Ali’nin evini dönüştürdü; ailesi şimdi rahat ve huzurlu bir hayat yaşıyordu. Ali, ailesinin mutluluğunu gördüğünde yüreği sevgiyle doldu ve cinden ikinci dileğini dilemek için düşündü.
Ali’nin ikinci dileği ise şehirdeki tüm yoksul insanlara yardım etmek oldu. Cin, bir anda şehirde büyük bir bereket yarattı. Herkesin yiyeceği, giyeceği ve barınağı vardı. Şehirdeki insanlar mutlulukla birbirine yardım etmeye başladı ve Ali, bu güzel değişimi gururla izledi.
Son dileği için Ali, lambayı tekrar eline aldı ve cinden şöyle bir dilekte bulundu: “Bu şehrin tüm insanları hep mutlu olsun ve iyiliklerle dolu bir hayat yaşasın.” Cin, Ali’nin bu son dileğini de yerine getirdi ve şehir bir mutluluk yeri haline geldi. Artık her yerde barış, sevgi ve dostluk vardı.
Ali, tüm dileklerini kalbiyle ve iyilikle dilemişti, bu yüzden şehirde herkes onun adını sevgiyle anmaya başladı. O günden sonra Ali’nin hikayesi dilden dile anlatıldı ve adı Dilekler Şehri olarak anılmaya başlandı.